HÜSEYİN A. ŞİMŞEK
gazeteoneri.at – Fiilen 1983’ten beridir faaliyette olan ve göçmen kadınlara hizmet veren Birlikte Öğrenelim Derneği (Verein Miteinander Lernen) resmî kuruluşunu 1986’da gerçekleştirdi. Dernek, 1996’dan beridir bugünkü yerinde (Koppstrasse’de) yürütüyor kadın, çocuk ve aileye yönelik çalışmalarını. Covid-19 salgını döneminde dernek çalışmalarının ne kadar süreliğine, hangi oranlarda durduğunu ya da aksadığını; pandemi dolayısıyla ne tür sıkıntılar yaşandığını, şu anda çalışmaların nasıl gittiğini ve yakın geleceği, dernek yöneticilerinden psikoterapist Linda Açıkalın’la konuştuk.
Öncelikle kendinizden ve bu kurumda çalışmaya başlama sürecinizden kısaca söz eder misiniz?
Linda Açıkalın: Beş yaşından beridir Viyana’da yaşıyorum. İlkokuldan sonra, ortaokul ve lise dönemim oldu. Ardından, özel bir üniversite olan Sigmund Freud Üniversitesi’nin psikoterapi bölümüne başladım. Yanı sıra, beş yıl kadar bir hastahanenin radyoloji bölümünde çalıştım. Üniversiteden mezun olduktan sonra, 2013’ten itibaren terapi hizmeti vermeye başladım. Alanımla ilgili araştırmalar yaptım, İlk araştırmam, özellikle göçmen kadınlara yönelik şiddetle ilgiliydi. Kadınlarda gögüs kanserine yönelik bir araştırmam oldu sonra. Bunlar, radyoloji bölümünde çalıştığım hastane tarafından istenen araştırmalardı. Üç yılı aşkın bir süredir de buradayım. Buradaki çalışmalarım daha çok kadınlarla ilgili, eğitim ve aile danışmanlığı hizmetlerini üstlenmiş durumdayım. Yanı sıra kadın, çocuk ve aile olmak üzere herkese açık terapi hizmeti veriyorum.
Psikolog ile psikoterapistin verdiği hizmet arasındaki farkı, bir kere de bu vesileyle kısaca vurgulayalım mı?
Psikologların yaklaşım biçimi, bizimkinden farklı. Onlar daha çok araştırmacı bir yaklaşıma sahipler. Kişinin içinde bulunduğu sıkıntılı durumla, rahatsızlıklarıyla ilgili belirtileri testlerle ortaya çıkarmaya çalışırlar. Biz psikoterapistlerin yöntemleri ise bireysel terapi, terapistin empatik, takdir edici ve koşulsuz olarak kabul edici olmasını içerir. Psikoterapistler, danışanın şikayet ve beklentilerine göre gereken tanısal yöntemleri uygulayan, bu yönde gelişim planları hazırlayan ruh sağlığı uzmanlarıdır. Bizim alanla ilgili Avusturya’da yasalarca onaylanmış 26 terapi ve tedavi yöntemi var. Ben, bunlardan biri olan “kişi merkezli yöntem”le çalışıyorum. Amaç, ilaçsız bir tedavi gerçekleştirmektir. Bireyin günlük hayat içinde bastırdığı, çok fazla yoğunlaşmak istemediği bir takım travmalar üzerinde çalışmak; bireyin içinde oluşmuş bir takım birikimleri masaya döküp, bunlar üzerinde bir çalışma gerçekleştirmek; kişinin kendini sevmesi, kendine değer vermesini sağlamak.
Covid-19 pandemisi ilan edildiğinde ne yaptınız? Çalışmalarınıza bir süreliğine de olsa ara verdiniz mi?
Pandemiyle ilgili önlemler biliyorsunuz 12 Mart’tan itibaren çok ağırlaştırıldı. Ara vermedik, ama bütün faaliyetlerimizi ilk birkaç hafta tamamen dijital ve telefonlaşma kanalları üzerinden organize ettik. Tabii, hizmetin sunulduğu bütün insanlar buna hemen ayak uyduramadı. Özellikle de dijital kanalla çalışma konusunda üç hafta kadarlık bir öğrenme süreci yaşandı. Kurslar, WhatsApp üzerinden devam etti. Danışmanlıklar, ağırlıkla telefonla sürdürüldü. Terapi seansları konusunda, Online yöntem benim şahsen çok da tercih etmek istemediğim bir şeydi. Sıcak bakmasam da süreç uzadıkça, bu hizmetin verildiği kişileri mağdur etmemek için terapilere de dijital ve telefonla devam ettik. Şu anda da esas olarak Online sürüyor bu hizmet. Ama kısıtlı olarak, randevu vererek hizmeti burada verdiğimiz insanlarımız da oluyor. Bilgi-danışma toplantılarımız oluyor, onları da Online gerçekleştirmek zorunda kaldık. Ağustos ayı sonuna kadar böyle devam etti.
Kısmen de olsa normalleşme ne zaman başlayabildi?
Bizim kurslarımız zaten normalde Temmuz ayı başında bitiyor. Almanca, anadilde eğitim (okuma-yazma) kursları bunlar. Büyük bir çoğunlukla kadınlar alıyor bu kursları. Randevulu şekilde, insanların buraya gelmesiyle salgınla ilgili bilgilendirme toplantıları ve kadın grup çalışmaları yaptık. Volkshilfe’den uzmanlar geldi, onlar sağlıkla ilgili bildirimlerde bulundular. Danışma, terapi ya da kurs için buraya gelenler için maske zorunluluğu var. Lavabolarımızda dezenfeksiyon malzemesi bulunduruluyor. Terapide, 50 dakika uzun bir zaman, maskeyle oturtamıyoruz insanları. Ama gerekli mesefa konularak veriliyor hizmet. Kurslarımız ise Eylül ayında başladı. Grupların her biri 5 kişiye indirildi. Şu anda devreden çıkan bir çalışmamız yok, bütün faaliyetlerimiz devam ediyor. Online, telefon ve yüz yüze görüşme yöntemlerinin tamamı kullanılarak.
Kurum olarak, pandeminden dolayı yeni ya da ek bir sıkıntı, sorun yaşadınız mı?
Geçtiğimiz Nisan ayından itibaren Farsça, Dari, Paştu dillerinde hizmet verecek, ücretsiz bir psiko-sosyal danışmanlık merkezimiz kuruldu. Pandemi süreci bunu yavaşlattı, açık kapı günü planlamıştık ama ertelemek zorunda kaldık. Biz, hep proje dahilinde çalışan bir kurumuz. Yaptığımız çalışmalarla ilgili verilen proje paraları var. Salgının ilk etabında büyük bir sıkıntı yaşadık bu konuda. Proje devam ediyor, fakat farklı şekilde devam ediyor. Ne olacak? Devlet, yeni gidişatı kabul edecek mi, bize verdiği mali desteği sürdürecek mi? Bu ve benzer sorular oluştu kafamızda. Bir takım sübvansiyonların ödenmelerinde gecikmeler de yaşandı. Bu da genel olarak derneği etkiledi. Şöyle bir avantajımız vardı. Bazı sübvansiyonlar yıllık ödeniyor, bir şekilde idare edildi. Terapi, ücretle sunulan tek hizmetimiz. Bu süreçte birçok insan pandemiden dolayı işini kaybetti, dolayısıyla terapi alma talebi çoğaldı ama insanların ödeme gücü azaldı. Bu taleple bizde terapi gören ve devam etmek isteyenlere hizmet vermeyi sürdürdük. Devletin ve ilgili kamu kurumlarının, terapi alması zorunlu olanlar için gerekli olanakları bir an önce sağlaması şart.
İkinci dalga bekleniyor, kimine göre başladı bile. Neler öngörüyorsunuz? Kurum olarak kendi çalışmalarınızım aksamadan sürdürülmesi için ne tür hazırlıklar yaptınız, yapıyorsunuz?
Bir takım fonlara başvuruldu. En azından bu geçiş sürecine yönelik bir destek olması amacıyla. Şu ana kadar hiçbir geri dönüş olmadı. Muhtemelen terapi süreci bu şekilde devam edecek. Buradan gelen gelir önemli bir oranda azalacak. Almanca kurslarımız çok büyük bir proje içinde ve anlaşması üç yıllık yapılır. Pandemi bu projenin tam da son aylarına denk geldi. Bu da bizi kaygılandıran bir durumdu. Ama şu anda biliyoruz ki yeniden uzatılacak. Bu bizi biraz rahatlattı. Henüz, bu çalışmalarımız biter mi kaygısı içinde değiliz. Ama, bu dernek 35 yıldır mevcut, bir takım sorunlar pandemiden önce de vardı, bu tür derneklerde her zaman bir şeyler açık kalıyor. Anlaşmalar uzatılacak mı, sübvensiyonlar ödenecek mi? Bizim için bu tür sorular, sürekli gündemde olan sorular. Örneğin geçen yıl aile bakanı değişti, aile danışmanlığı hizmeti konusunda bir belirsizlik yaşanıyor ister istemez. Henüz verilmiş net bir cevap yok.
Son soru: Pandemi, kurumunuzun faaliyet ve hizmetlerinden yararlanan insanları nasıl etkiledi? Ne tür gözlemleriniz oldu bu süreçte?
İnsanların bu süreçte fizyolojik, psikolojik ve ruhsal sıkıntıları arttı. Depresyon, somatik ağrı biçimleri, korku, panik atak, şiddet ya da intihara teşebbüs. Bütün bunlarda, çok ciddi bir şekilde artış var. Şunun altını çizmem gerekiyor: Bize gelen insanlar daha fazla yardıma ihtiyaç duyuyor ve daha fazla sorunla yüz yüze.